Ana içeriğe atla

Deprem İzlenimleri ve Değerlendirmeleri

Dr. Öğr Üyesi Pınar Doğan
DEPREM İZLENİMLERİ VE DEĞERLENDİRMELERİ

6 Şubat tarihinde yaklaşık 9 saat arayla merkez üssü Kahramanmaraş olan Mw7.7 ve Mw7.6 büyüklüklerinde iki büyük deprem meydana geldi. Bu depremler 11 ilde hissedilirken özellikle Diyarbakır, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay ve Malatya’da büyük yıkıma neden oldu. Deprem ve artçı sarsıntılar nedeniyle yarım milyona yakın bina yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Bu depremlerde 50 binin üzerinde insanımız hayatını kaybederken, 15 milyondan fazla insanın depremden etkilendiği belirtildi. Bu depremler şiddet ve kapsadığı alan açısından dünyanın yakın tarihinde benzeri olmayan bir afete neden oldu.

Depremin hemen ardından gerek kamu gerekse sivil toplum örgütleri aracılığıyla arama kurtarma ekipleri başta olmak üzere insani yardım sağlamak isteyen çok sayıda insan bölgeye koştu. Biz de depremin 10.günü TUBİTAK desteğiyle hemşirelik alanında uzman iki araştırmacı meslektaşımla beraber çadır kentlerdeki yaşam ile ilgili bir saha araştırması yapmak üzere bölgeye ulaştık. Diyarbakır’dan başlayarak kara yoluyla Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay da çok sayıda çadır kenti ziyaret ettik.

Seyahat ederken içimiz acıyarak akıl almaz yıkımların olduğu şehirler, ilçeler, beldeler ve köylerin içinden geçtik. İnsanlar evlerinin yıkıntılarının yanına ya da otogar bahçesi, stadyum, park ve açık alanlara kurulu çadır kentlere sığınmıştı. Bölgeye Türkiye’nin her yerinden ulaşan yardımların toplandığı sosyal marketlerden ihtiyaçlarını karşılamak mecburiyeti içinde iken daha birkaç gün önce yaşadıkları hayat düşünüldüğünde, depremzedelerde hissedilen mahcubiyet hissi en hafif ifade idi üzücü idi. Çadırlarda yaşlı, kadın, erkek ve çocuk toplu halde yaşamak durumundalardı. Kışın en soğuk zamanlarında kaldıkları bu çadırları, odun sobaları ve elektrikli ısıtıcılar ile ısıtmaya çalışıyorlardı. Çadır kentlerin tamamında sosyal market, çocuklara psikolojik destek sağlamaya yönelik oyun çadırları ve sahra çadırları bulunmaktaydı. Yeni Zelanda, Almanya ve Kazakistan’dan gelen ekipler de insanlara medikal yardım sağlamaktaydı.

İnsanlar yaşadıkları büyük şok ve kayıpların ardından yeni yaşamlarını algılamaya çalışıyorlardı. Art arda gerçekleşen artçı depremlerin insanlara ilk depremde yaşadıkları korkuyu hatırlattığı gözlerinden okunuyordu. Görüştüğümüz tüm bireyler başta yakınlarını kaybetmenin matemini, sonrasında ise evlerini kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyordu. Ancak görüştüğümüz tüm depremzedelerin son derece metanetli olması da ayrıca bizi şaşırtan bir durum oldu.

Deprem, geleceği öngörülen ancak kesin zamanı bilinmeyen bir gerçek. Bir deprem ülkesi olarak hazırlanmamız gerektiğini çok acı bir tecrübeyle bir kez daha hatırladık. Afetler ve bu afetler sonrasında yapılması gerekenlere ilişkin hepimizin kapsamlı hazırlık yapması gerekiyor. Üniversite olarak lisans eğitimi içinde deprem konusunda farkındalık yaratmak ve öğrencilerimizin hem psikolojik hem de fiziksel olarak depreme hazır hale gelmesini sağlamak için eğitim müfredatlarının güncellenmesi gerekiyor ve her hastanemizde deprem durumu için hazır ekibimizin bulunması önceliklerimizden olmalı. Bireysel olarak, hem vatandaşlık hem de mesleki rollerimiz gereği elimizden gelenin fazlasını yapmak zorundayız. Bu saha çalışması bize gösterdi ki bir deprem ülkesi olmanın gerektirdiği hazırlığı yapmazsak karşılaşacağımız acının büyüklüğü maalesef kelimelerle anlatılamıyor.

Ekleme Tarihi: 28/11/2023 - 11:03Son Güncelleme Tarihi: 30/11/2023 - 16:56