İstanbul Medipol Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünün 10. yılına özel düzenlenen sempozyumda, anayasa, kamu yönetimi ve küresel meseleler ele alındı. Alanında uzman akademisyenler, iki ayrı oturumda hukukun sınırlarını ve devlet-toplum ilişkilerini tartıştı.

İstanbul Medipol Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünün kuruluşunun 10. yılına özel olarak düzenlenen sempozyumun ilk gününde, “Anayasayı ve Kamu Yönetimi: Sistem, Aktör ve Bağlam Ekseninde Düşünmek” ve “Coğrafi Olarak Sınırları Aşan Meseleleri Sistem, Aktör ve Bağlam Ekseninde Düşünmek” olmak üzere 2 ayrı oturum gerçekleştirildi. Güney Kampüs Konferans Salonu’nda düzenlenen ilk panelde, kamu yönetiminde sınırlar, teoriler ve pratikler ele alındı. Sempozyumun ilk oturumuna, İstanbul Medipol Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Faruk Gençkaya moderatörlük yaparken, ikinci oturuma ise İstanbul Medipol Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla moderatörlük yaptı. İlk panelin konukları arasında T.C. Anayasa Mahkemesi Üyesi Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, T.C. Eski Kamu Başdenetçisi Avukat Şeref Malkoç ve Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk yer alırken; ikinci panelin konukları ise Milletvekili Prof. Dr. Abdurrahman Babacan, İstanbul Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Rauf Versan ve Araştırmacı Zahide Tuba Kor oldu. Sempozyumun ikinci panelinde, küreselleşen dünyada sınır aşan meseleler ve bu çerçevede hukukun, insanın ve siyasetin kesişim noktaları ele alındı.
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü 10. yılını sempozyumla taçlandırdı
AV. MALKOÇ: TÜRKİYE, YÖNETME DENEYİMİ YÜKSEK BİR MİLLETTİR
Panelde konuşan T.C. Eski Kamu Başdenetçisi Avukat Şeref Malkoç, Türk milletinin tarih boyunca önemli bir yönetim tecrübesine sahip olduğunu belirtti. 1982 Anayasası’nın en çok tartışılan anayasalardan biri olduğunu söyleyen Malkoç, akademisyenler ve siyasetçilerin farklı talepleri olsa da milletin hissiyatının göz ardı edilemeyeceğini vurguladı. Anayasal değişikliklerin süregelen bir olgu olduğunu belirterek, 2007’de başlayan ve 2017’de zirveye ulaşan değişim sürecinde cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin en önemli dönüm noktalarından biri olduğunu ifade etti.
PROF. ÖZTÜRK: ANAYASA, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN TEZAHÜRÜDÜR
Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk, anayasal düzen, kuvvetler ayrılığı ve yürütme erki üzerine değerlendirmelerde bulundu. Anayasanın bir toplumun hukuki çerçevesini belirleyen en yüksek norm olduğunu vurgulayan Öztürk, “Adalet, söylenmesi kolay ancak uygulanması zor bir alandır. Algı ve gerçeklik, beklenti ve sosyal şartlara göre değişebilir. Ancak anayasal düzen, hukukun üstünlüğünün somut bir tezahürüdür.” dedi. Anayasaların yapılış sürecinin önemine dikkat çeken Öztürk, “Anayasa yapım süreci, toplumun tepkilerinin bir özetidir. Bazen acı, bazen de olumlu tecrübeler sonucunda şekillenir.” ifadelerini kullandı.
PROF. HAKYEMEZ: ANAYASA SİHİRLİ DEĞNEK DEĞİLDİR, UYGULAMA ESASTIR
T.C. Anayasa Mahkemesi Üyesi Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, anayasa deneyimi ve uygulamanın önemi üzerine değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin 150 yıllık bir anayasa geçmişine sahip olduğunu vurgulayan Hakyemez, “Bir anayasa sihirli değnek değildir. Anayasanın en az kendisi kadar önemli olan şey uygulamadır. Bizim anayasa denen metinden ne beklediğimiz büyük önem taşıyor. Devlet anlayışımızın sınırlı devlet, adalet ve insan hakları ekseninde olması gerekiyor.” dedi. Anayasanın uygulanmasının en az kendisi kadar önemli olduğuna dikkat çeken Hakyemez, “Adaleti yalnızca kendimiz için değil, bu ülkede yaşayan herkes için sağlamalıyız.” diyerek hukukun evrensel bir değer olduğunun altını çizdi.
PROF. VERSAN: ULUSLARARASI HUKUK TÜM FAKÜLTELERDE OLMALI
Prof. Dr. Rauf Versan, uluslararası hukukun devletler arası ilişkilerdeki rolüne değindi. Hukukun sadece devletleri değil, bireyleri ve devlet dışı aktörleri de kapsadığını vurgulayan Versan, “Uluslararası hukuk sadece devletlerarası bir düzenleme değil, aynı zamanda bireyleri ve diğer aktörleri de kapsayan bir sistemdir.” dedi. Uluslararası hukukun öneminin arttığını belirten Versan, devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde hukuk mekanizmasının nasıl işlediğini ve küresel düzeyde hukukun hangi aktörler tarafından nasıl şekillendirildiğini anlattı. Hukukun, yalnızca hukuki değil, siyasi, ekonomik ve insani bir çerçevede ele alınması gerektiğini ifade eden Versan, “Tıp Fakültesi de dahil bütün fakültelerde Uluslararası Hukuk dersinin eklenmesini isterdim.” diyerek hukukun disiplinler arası önemine dikkat çekti.
KOR: İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET DE YAŞASIN
Araştırmacı Zahide Tuba Kor ise konuşmasında insan odaklı bir perspektifle siyaset ve uluslararası ilişkileri ele aldı. Politik, ekonomik ve güvenlik gibi alanlarda insanın göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Kor, “Eğer biz insan odaklı baksaydık, şehirlerimiz daha sağlam, yemeklerimiz daha sağlıklı olurdu.” diyerek insana odaklanmanın toplumsal ve küresel etkilerini vurguladı. Bölgesel, ulusal ve küresel düzeydeki gelişmeleri değerlendirirken bireylerin, liderlerin ve toplumların psikolojilerinin de hesaba katılması gerektiğini ifade eden Kor, “İnsanı yaşat ki devlet de yaşasın.” dedi. Arap Baharı sürecini örnek göstererek, Ortadoğu’daki ayaklanmaların akademik dünyada genellikle devlet merkezli incelendiğini ancak bireylerin ve halkların psikolojilerinin yeterince analiz edilmediğini savundu.
PROF. BABACAN: AVRUPA, KENDİ DEĞERLERİYLE ÇELİŞİYOR
Prof. Dr. Abdurrahman Babacan ise Avrupa siyaseti ve küresel düzende insan haklarının nasıl ele alındığı üzerine bir konuşma yaptı. Avrupa Konseyi’nde Türkiye’yi temsil eden Babacan, Batı dünyasında liberal demokrasi ve insan hakları söylemlerinin pratikte nasıl uygulandığını ele aldı. “Avrupa ideali dediğimiz şey, kapsayıcılık ve insan haklarına dayalı bir düzen üzerine kuruldu. Ancak bugün, Avrupa’nın kendi değerleriyle çeliştiğini görüyoruz.” diyen Babacan, özellikle İsrail-Filistin meselesinde Avrupa’nın tutumunun sorgulanması gerektiğini belirtti. Avrupa’nın göç politikalarına da değinen Babacan, 1990’lı yıllardan itibaren göç olgusunun Avrupa siyaseti üzerindeki etkisini artırdığını ve devlet dışı aktörlerin de uluslararası siyasetin bir parçası haline geldiğini ifade etti.
Son Güncelleme Tarihi: 28/02/2025 - 08:17