Ana içeriğe atla

Prof. Hayran: Aşısız bağışıklık mümkün değil

22.03.2021

Prof. Dr. Osman Erol Hayran, “COVID-19 salgınının önüne geçilmesi için toplumun en az %65-70’inin hastalığa karşı bağışık hale gelmiş olması gerekir. Bu durumda aşı en akılcı yol.” dedi.

osman_hoca-e487bc5f-967e-4dcb-b702-b9f53aec9144.jpg

COVID-19 ile mücadelede en önemli silahların başında gelen aşı ve güvenilirliği tartışma konusu olmuş durumda. Bilimsel açıklamaların dışında toplumu uyaran komplo teorileri ise süreci daha karmaşık bir hale getiriyor. Konuyla ilgili Diriliş Postası Gazetesine röportaj veren İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erol Hayran, “Ya hastalığı atlatarak doğal yoldan ya da aşı ile bağışıklanan kişi sayısını arttırmamız gerekiyor. Bunu aşı ile sağlamak en akılcı yol.” ifadelerini kullandı.

İşte röportajdan öne çıkan kısımlar:

Dünya genelinde aşılanma düzeyinin istenen seviyede olduğunu söyleyebilir miyiz?
Dünya genelinde aşı ile korunulabilen hastalıklara karşı aşılanmanın yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Bu yetersizliğin nedenleri arasında, yoksul ülkelerin ve mahrumiyet bölgelerinde yaşamakta olan toplumların aşıya erişim sorunları olmasının yanı sıra tüm toplum kesimlerinde var olabilen aşı karşıtlığının da rolü bulunmaktadır.

Normal hayatımıza dönme umutlarımız bilim insanlarının COVID-19’a karşı etkili olacak bir aşı geliştirmesine bağlıydı. Sonunda aşı bulundu ve uygulanmaya başladı. Kısa sürede geliştirilen bu aşılar ne kadar güvenilir? Nasıl değerlendirirsiniz?
Aşı geliştirme süreçlerinde bilim insanlarının üzerinde hassasiyetle durduğu iki önemli nokta vardır: Güvenlik ve Etkililik. Yeni geliştirilecek bir aşının her şeyden önce güvenilir olması, vücuda zararlı herhangi bir etkisinin olmaması, yani tıbbın temel ilkesi olan “önce zarar vermeyeceksin” ilkesine uygun olması istenir. Daha sonra da hastalığa karşı koruyuculuğunun olabildiğince yüksek olması yani etkili olması beklenir. Aşı geliştirme çalışmalarında koruyuculuk yüzdesi konusunda tevazu gösterilse de güvenlik konusunda hiçbir şekilde ödün verilmez, güvenliğin tam olması istenir.Yeni geliştirilen aşılar mevcut pandemi koşulları dikkate alınarak, henüz ruhsat süreçleri tamamlanmadan acil kullanım onayı ile kullanılmaya başladı. Bu durum bazı aşıların koruyuculuk yüzdesine ilişkin tartışmalara yol açmakla birlikte tüm aşıların güvenilir olduğundan kuşku duymak için bir neden yoktur.

Toplumda COVID-19 aşısı karşıtlığı da artarak devam ediyor. Tüm bu yaşananlar COVID-19’un kontrol altına alınması çabalarına sekte vurur mu? Tam anlamıyla normal hayata dönüş için bir tarih verebilir misiniz?
Aşı karşıtlığı her şeyden önce aşıya karşı olan bireye zarar veren bir sorundur. Korunmak yerine hastalanmayı hatta ölümü tercih etmek anlamına gelir. Aşı karşıtlığının toplumda çok yaygın olması ise toplum bağışıklığını tıptaki adı ile sürü bağışıklığını olumsuz etkileyen, geciktiren bir sonuca yol açabilir. Pandeminin kontrol altına alınması, COVID-19 salgınının önüne geçilmesi için toplumun en az %65-70’inin hastalığa karşı bağışık hale gelmiş olması gerekir. Bu orana ulaşmak iki şekilde olabilir: Ya hastalığı atlatarak doğal yoldan bağışıklanan kişi sayısının artması ile ya da aşı ile bağışıklanan kişi sayısının artması ile. Hastalığa yakalanma durumunda bağışıklık geliştiremeden ölme olasılığının bulunduğu da dikkate alınarak aşı ile toplum bağışıklığını sağlamayı tercih etmek en akılcı yoldur. Tam anlamıyla normal hayata dönmek için her şeyden önce toplum bağışıklığının sağlanmış olması şarttır. Ancak, bir tarih vermek mümkün değildir.

Röportajın tamamı Diriliş Postası Gazetesinde yayınlanmıştır, okumak için tıklayınız.

Son Güncelleme Tarihi: 04/01/2023 - 09:59