Ana içeriğe atla
Yönetim ve Strateji

1990'lı yıllarda hız kazanan küreselleşme, 2000'li yıllarda internet ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeye paralel uluslararası sermaye yatırımlarının en etkin belirleyicisi haline gelmiştir.


Ulusal ekonomik sınırların belirgin bir şekilde ortadan kalkmaya başladığı bilgi ve internet çağında müşteriler daha da bilinçlenmeye başlamış, artan rekabet karşısında standart kalite olgusu daha soyut kavramları da karşılayan göreceli bir kavrama dönüşmüştür. Müşteri beklenti ve ihtiyaçlarının daha da karmaşık hale geldiği bu ortamda inovatif ve proaktif olabilen şirketler rekabetin bir adım önünde güçlü markalara dönüşebilmişlerdir.

Küreselleşmenin beraberinde getirdiği fırsatlarla birlikte çeşitli tehdit ve risklerin de mevcudiyeti bilinmektedir. İşletme başarısının devamlılığı yani sürdürülebilirlik günümüz modern rekabet ortamının en önemli sorunu haline gelmiş bulunmaktadır. Bu sorunu çözmek için artık güçlü sermaye yapısı tek başına yeterli olmamaya başlamış, bunun yanında üstün teknolojik yetenekler, entelektüel sermaye, proaktif yönetim, güçlü kurum kültürü, entegre lojistik faaliyet yetkinliklerinin sağlanması gibi bir çok farklı konuda üstünlük sağlayabilen şirketler bu sorunu yönetmede başarılı olmuştur. Fortune 500 sıralamasındaki en değerli markalar dört temel ortak özellik sergilemektedir: Karlılık, Müşteri Memnuniyeti, Çalışan Memnuniyeti ve Kalite. Ancak farklı liderlik tarzları veya şirketlerin önceliklerine göre bu dört temel mükemmelik faktörünün sıralaması değişebilmektedir. Bu şirketlerin ister karlılık, ister ise müşteri memnuniyeti temel odak noktası olsun, değişmeyen en önemli özellikleri arasında kuramsal yetkinlikleri faaliyete dönüştürebilme, krizi fırsatlara dönüştürebilme ve soyutlaşan kalite unsurlarını etkin yönetebilme becerilerine sahip olmaları gelmektedir.

Günümüz modern işletme faaliyetlerini etkiyen bir diğer önemli tehdit kaynağı ise küresel finans sisteminin entegrasyonu ve denetim eksiklikleridir. Yönetişim zaafiyeti bulunan şirketler ile sistemik riskleri etkin yönetemeyen şirketler sürdürülebilirlik sorunu ile karşılaşabilmektedir. Finansal sistemin entegrasyonu, fırsatların yanında çeşitli riskleri de doğurmuş, özellikle ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan piyasalar bundan olumsuz yönde etkilenmiştir. Özellikle son 20 yılda küreselleşme ve finans piyasalarındaki denetim boşluğundan kaynaklanan finansal skandallar sisteme olan güveni olumsuz yönde ayrıca etkilemiştir.

Son yaşanan 2008-2009 küresel ekonomik krizi gelişmiş ülkelerde bir çok güçlü markanın faaliyetlerine son vermesine neden olmuştur. Küresel finansal sistemdeki yapısal sorunların etkin yönetilememesi, küresel şirketlerdeki risk yönetim ve sistemlerindeki eksikler, yatırımcının hak ve menfaatiyi gözetecek etkin denetim mekanizmasının eksikliği ön plana çıkmaktadır.

Piyasa dengesinin olumsuz etkilenmesi sadece bireysel yatırımcıları değil aynı zamanda finansal ve ekonomik sistemin en önemli aktörü olan işletmelerimizi de çalışma sermayesi yönetimi, finansman kararları, aktif – pasif yönetimi ve özkaynak yönetimi konularında olumsuz etkileyebilmekte ve birçok şirketin iflasına neden olabilmektedir. Risk Yönetimi, Finansal Yönetim, Stratejik Yönetim ve Yönetişim prensiplerini etkin uygulayan şirketlerin yönetim kurullarındaki başarılı yöneticilerin de doktora derecesine sahip olduğu görülmektedir.
Kriz dönemlerinde özellikle etkin ve proaktif bir yönetim anlayışını belirleyen büyük şirketlerin bu krizdeki oynaklıkları fırsata dönüştürebilecek yeteneklere sahip olduklarını ispatladıkları tesbit edilmiştir. Örneğin, Türk Hava Yolları, A.ş. kriz öncesinde 2006 yılında tasarruf tedbirlerini içeren bir program ile şirket kaynaklarını daha verimli kullanabilecek stratejiler geliştirmiş, kriz döneminde ve sonrasında atılgan finanslama stratejileri seçerek büyüme potansiyelini güçlendirmiş ve Avrupa'nın en hızlı büyüyen hava yolu şirketi seçilmiştir. Türkiye'de aktif büyüklüğü ve piyasa değeri açısından önde gelen bazı Holding'ler bünyelerinde bulunan ve piyasa değeri zirve yapmış önemli iştiraklerini ve diğer bazı şirketlerdeki çoğunluk haklarını kriz öncesinde satarak yabancı para cinsinden pozisyonunu güçlendirmiştir. Kriz sonrasında Ülker grubunu bünyesinde bulunduran Yıldız Holding, Godiva ve United Buscuits gibi küresel markalara yatırım yapmış, finansmanında alternatif teknikler ve hibrid stratejiler uygulayagelmiştir.

Üst düzey şirketlerin Yönetim Kurulları incelendiğinde yönetim kurulu üyelerinin ve baş icra sorumlularının önemli kısmının Doktora derecesine sahip oldukları görülmektedir. Sadece üst yönetimde alınan kararların analiz yeteneği ile sınırlı kalınmadığı aynı zamanda günümüz modern yönetim felsefesini olgunlaştırıcı becerilerle de pekiştirildiği görülmektedir. Bu yöneticilerin aynı zamanda akademik birikim, kuramsal yeteneklerin gelişimi, strateji geliştirebilme ve uygulayabilme yeteneğinin edinimi, analitik düşünebilme, hibrid model ve stratejiler geliştirebilme yeteneklerini de doktora eğitimi ile elde ettikleri görülmektedir. Yacında yapılan çalışmalara da bakıldığında, bu yöneticilerin iş tecrübeleri ile birleştirdikleri akademik birikimlerini doktora tezleri ve yayınlarıyla kamuyla paylaştıkları bilinmektedir.

Bu programın ana amacı Yönetim ve Strateji alanında akademik düzeyde analitik yeteneklere sahip üst düzey yönetici, uzman ve akademisyen yetiştirmektir.

Yönetim ve Strateji doktora programının özgün yapısı ve güçlü akademik kadrosuyla, hem rekabetçi iş çevresinde hem de akademik camiada fark yaratacak, analiz yeteneği yüksek özgün doktora mezunlarını yetiştireceğimize olan inancımızın tam olduğunu belirtmek isterim.

Prof. Dr. Gökhan SİLAHTAROĞLU
Yönetim ve Strateji ABD Başkanı

Ekleme Tarihi: 13/06/2022 - 11:26Son Güncelleme Tarihi: 26/10/2023 - 16:58